Halkla İlişkiler ve Propaganda
GİRİŞ
Halkla
ilişkiler ve propaganda birbirleriyle sıklıkla karşılaştırılan, bazende
karıştırılan iki kavramdır. Bu kavramlar uzaktan bakıldığında ikna edici
iletişim çerçevesi içinde görünse de aslında durum bundan çok daha farklıdır.
Bu çalışma halkla ilişkiler ve propaganda arasındaki benzerlik ve
farklılıkların neler olduğunu ortaya koymayı amaçlamaktadır.
Çalışmada
ilk olarak halkla ilişkiler ve propagandanın ortak kullanım alanı olan kitle
iletişimi incelemiştir. Daha sonra propaganda ve halka ilişkilerin ne olduğu
ortaya konup, aralarındaki ilişki tespit edilmiş; halka ilişkilerin hangi
açıdan propagandaya benzediği, hangi açıdan propagandadan ayrıştığı, bu iki
disiplin arasındaki anlam kargaşasının neden yaşandığı açıklanmaya
çalışılmıştır.
KİTLE İLETİŞİMİ
Kitle
iletişimini anlamak halka ilişkiler ve propagandayı anlamak açısından oldukça
önemlidir. Halkla ilişkiler ve propaganda uygulanış yöntemi itibariyle
birbirinden ayrılır. Fakat sonuçta ikisi de kitleleri etkileme ve ikna etme
çabasıdır.
Fransız ihtilalinden sonra yaygınlık
kazanmaya başlayan kitle kavramı günümüzde hala tartışılmaya devam etmektedir.
Kavrama bazı uzmanlar olumlu, bazıları olumsuz anlam yüklemiştir. Kitle olumsuz
anlamda “cahil ve kuralsız insan toplulukları” olarak tanımlanmaktadır. Fakat en genel
şekliyle kitleyi “ortak amaç ve organizasyonun olmadığı, bireysel hareket etme
yetisinden yoksun insan yığınları” olarak tanımlayabiliriz.
İletişim
kavramının günümüze kadar yüzlerce tanımı yapıldığı bilinmektedir. En genel
şekliyle iletişim “herhangi bir bilginin ortaklaşa kullanılması” anlamına
gelmektedir. İletişimden söz edebilmek için en az iki birimin birbiriyle mesaj
alışverişinde bulunması gerekmektedir. Buradan hareketle iletişim “kaynak
konumundaki A şahsının zihnindeki X mesajının, hedef konumundaki B şahsının
zihninde de aynen ya da benzer şekilde oluşturulması süreci” (Küçükkurt ve
Tanrıkulu’dan Aktaran: Işık, 2014:18) olarak da tanımlanabilir.
Kimliği
açıkça tanımlanamayan kitleye, kitle iletişim araçlarıyla mesaj gönderme süreci
kitle iletişimi olarak adlandırılmaktadır. Bu iletişim türü çoğu zaman feedback
olgusundan yoksundur. Ekonomik kuruluşlar kitle iletişimini pazarlama aracıyla,
siyasal gruplar ise genellikle propaganda amacıyla kullanır. Kitle iletişimine
ayrılan maddi kaynak ne kadar büyükse istenen etkiye o oranda ulaşılmış
olunacaktır.
Kitle iletişimi kaynaktan gönderilen
mesajların alıcılar tarafından çözümlenmesiyle gerçekleştirilir. Alıcıların
kimlikleri tam olarak belirlenemediğinden geri bildirim almak zor olsa da
sayım, seçim, istatistiksel veriler toplama gibi yöntemler kullanılarak bu
başarılabilir. Her bir alıcı gelen mesajı kendi akıl ve bilgi süzgecinden
geçirdiğinden ve içinde bulunduğu sosyal grupların norm ve değerlerine göre anlamlandırdığından dolayı
gönderilen mesajlar herkeste aynı etkiyi yapmayabilir. İstenilen şekilde
anlamlandırılan ve içselleştirilen mesajların çokluğu kitle iletişimin başarı
oranını göstermektedir.
Propaganda
uygulayıcıları gazete, radyo televizyon gibi kitle iletişim araçlarını
kullanarak kitlelere kendi ideolojilerini aşılamaya çalışmaktadır. Halkla
ilişkiler uzmanları ise içinde bulundukları kurumun imajını olumlu yönde
değiştirmek ve insanların sempatisini kazanmak için yine aynı araçları kullanmaktadır.
PROPAGANDA
1622
yılının haziran ayında Papa XV. Gregory Hristiyanlık inancını bütün dünyaya
yaymak için Sacra Congregatia de Propaganda Fide’yi kurmuştur. Bu kuruluş Roma
Katolik Kilisesinin adeta resmi bir organı gibi çalışmıştır. Propaganda,
insanların sistemli topluluklar halinde örgütlenerek yaşamaya başlamasından
beri var olan bir olgu olsa da, propaganda ismi ilk defa bu kuruluşta
kullanılmıştır.
Hristiyanlığın sistemli bir şekilde
yayılması için resmi propaganda XVI. yy da başlasa da XVII. ve XVIII. yy larda
propaganda ile ilgili yazılmış fazla kaynak bulunmamaktadır. XIX. yy a
gelindiğinde ise ulus devletlerin kurulması propagandanın siyasal alanda
örgütlü ve sistemli bir şekilde kullanımını kolaylaştırmıştır. Bu dönemden sonra insanlar
propagandaya olumsuz anlam yüklemeye başlamışlardır.
Propaganda
Latince tohum ekmek, dağıtmak, yaymak anlamına gelen “propagare” sözcüğünden
türemiştir. Fakat zamanla bu anlam sınırlarını aşarak ikna etme, yönlendirme,
etkileme gibi birçok farklı anlam kazanmıştır. Propaganda telkin yöntemiyle
fikirleri kitlelere empoze etmeye çalışırken, bunu sembolleri sistematik bir
şekilde bir araya getirerek sürekli tekrar yoluyla yapar.
“Propaganda
kamu oyunun oluşumu sırasında hem mevcut desteği pekiştirmeye hem de kararsız
kesimler üzerinde etkili olmaya çalışmaktadır.” (Güllüoğlu, 2009:505) Yani
propaganda bir yandan kararsızları etkilemeye çalışırken öte yandan da
aynı görüşü paylaşanlar arasındaki dayanışmayı artırıp, safların sıklaşmasını
sağlar.
Türk dil
kurumu sözlüğünde propaganda “Bir öğreti, düşünce ya da inancı başkalarına
tanıtmak, benimsetmek ve yaymak amacıyla, söz, yazı vb. yollarla
gerçekleştirilen çalışma” (TDK Sözlüğü, 1996) olarak
tanımlanmaktadır. Propaganda ile ilgili yapılmış daha kapsamlı bir tanım ise
“Bir bireyin veya grubun başka bireylerin veya grupların tutumlarını belirleyip
biçimlendirmek, kontrol altına almak veya değiştirmek için, haberleşme araçlarından
yararlanarak ve bu bireyin veya grupların belirli bir durum veya konumdaki
tepkilerini kendi amaçlarına uygun tepkiler şeklinde olacağını umarak
giriştikleri bilinçli faaliyetlerdir.” (Terence, 2011:25)
Propaganda,
özellikle kitle iletişim araçlarının ortaya çıkmasından sonra gelişmiştir. Önce
gazete, sonra özellikle II. Dünya Savaşı sırasında radyo ile gelişimi
sürdürmüş, 1960 sonrası yeni teknolojilerin gelişimi ile günümüzde neredeyse
doruk noktasına ulaşmıştır. Propaganda 1960’dan itibaren bilimsel olarak
incelenmeye ve siyasi partiler tarafından sistematik olarak kullanılmaya
başlamıştır. “Günümüzde propagandanın kitleleri ikna etme gücü keşfedildiğinden
beri özellikle siyasal alanda modern toplumlar propagandayı doktrinlerinin
yayılması için yoğun olarak kullanılmakta, kitle iletişim araçları ile
kamuoyunu kontrol altında tutabilmek için yoğun çaba sarf etmektedirler.” (Karakoç,
2006:89)
Propaganda
hangi yöntemle ya da hangi koşulda uygulanırsa uygulansın sonuç itibariyle bir
topluluğun düşüncelerini, duygularını, davranışlarını kontrol altında tutmak
veya değiştirmek için kullanılır. Bu tanıma göre psikolojik bir savaş olan
propaganda amacına ulaşmak adına, hedef olarak belirlediği kişi, grup, ideoloji,
inanç, felsefe gibi olgulara doğrudan saldırır. Saldırdığı kişi ya da
düşüncelerin zayıf yanlarını bularak onları güçsüzleştirmeye çalışır. Bunu
kendine özgü sloganların sürekli tekrarı yoluyla akılda kalmayı sağlayarak ve
kısa, çarpıcı, etkileyici sözcükler kullanarak yapar.
Propaganda ekonomik, dini, politik ve
benzeri birçok alanda uygulanabilir. Bu alanlarda çalışma yapacak olan
propagandacılar çalışmalarının etkili olabilmesi için bazı hususlara dikkat
etmektedirler. Bunlar özetle: Propagandanın hizmet edeceği amaçların tespiti,
propagandanın uygulanacağı toplumun yapısı, propaganda uygulayıcılarının
kişisel özellikleri, propaganda çalışmalarında kullanılacak simgelerin seçimi, kullanılacak
olan kitle iletişim araçlarının özelliklerinin tespiti, hedef kitlenin
özelliklerinin tespiti ve olası engellerin belirlenmesi şeklinde sıralanabilir.
Propagandanın
kötü bir ün kazanması Almanya’nın II. Dünya Savaşı sırasında uygulamış olduğu
propaganda çalışmaları ile başlamıştır. Dönemin en gelişmiş kitle iletişim
aracı olan radyonun kullanılmasıyla yapılan propaganda faaliyetleri,
propagandanın gücünü adeta büyün dünyanın gözleri önüne sermiştir. 1936 yılında
Nuremburg’da ki kongrede “propaganda bizi iktidara taşıdı ve orada kalmamızı
sağlayacak, yine propaganda bize dünyayı fethetme olanağı sağlayacak” diyen
Hitler, propaganda silahının gücünün ne kadar büyük olduğunu bize
göstermektedir. Hitler, Halkı Aydınlatma ve Propaganda Bakanlığı ismiyle
kurduğu bakanlığın başına meşhur Josep Geobbels’i getirmiştir. Geobbels yaptığı
sistemli propaganda çalışmalarıyla halkı istenilen şekilde yönlendirmeyi
başarmış ve bu sayede Hitlerin gücüne güç katmıştır.
Radyo yoluyla Almanya dışında birçok
ülkede propaganda yapılmıştır. Bunların başında ABD gelmektedir. “1943 yılında
Amerikan radyoları İtalyan donanmasını her 15 dakikada bir müttefiklere teslim
olmaya çağırmış ve bunda da başarılı olmuştur. Bu durum karşısında bir Amerikan
amirali şunları söylemiştir: Bizim üç yılda başaramadığım işi Amerikan radyo propagandacıları
bir günde başardılar.” (Edwars’dan Aktaran: Kuruoğlu, 2006: 38)
Propaganda yapan radyoların başında Amerika’nın Sesi Radyosu (Voices of
America) gelmektedir. Kurulduğu günden beri Amerikan hükümetinin resmi yayın organı gibi çalışan bu
radyo zamanın şartlarına bağlı olarak farklı platformlarda da yayın yapmaya
başlamıştır. Günümüzde elliden fazla dile çevrilen haberlerinin Türkçesini
Youtube gibi platformlardan dinlemek mümkün hale gelmiştir.
Propaganda
İngiltere, İtalya, Fransa, Rusya gibi ülkelerde kullanılmış ve kullanılmaya
devam eden bir yöntemdir. Süveyş Kanalı krizi ile ilk kez doğuda da
kullanılmıştır. ABD ile Sovyet Rusya arasında Küba krizinden Rusya’nın galip
çıkmasının tek sebebi kullandığı etkili propaganda teknikleridir. İngiltere,
Voices of Arabs kanalı ile Mısır halkına propaganda uygulamış ve bu sayede
ülkeyi istediği gibi yönlendirmiştir. Günümüzde propagandanın seksenden fazla
ülkede kullanıldığı bilinen bir gerçektir .
Propaganda siyasi amaçlarla olduğu gibi
dini amaçlar içinde kullanılmaktadır. Bunların en bilinen örneği misyonerlik
faaliyetleridir. Sahip olunan dini ideolojiyi sistematik olarak insanlara
benimsetmek anlamına gelen misyonerlik, ABD tarafından Müslüman Osmanlıya bile
uygulanmıştır. XVIII. yy da Osmanlıda yapılan misyonerlik faaliyetlerinin, bu
faaliyetleri yürüten kişilerden biri olan James L. Barthon anılarında ilginç
bir şekilde anlatır. Barthon yaptıkları çalışmalarla Osmanlı halkının iyiliği
için buraya okullar, hastaneler açtıklarını, onlara eğitim verdiklerini
açıklar. Kendilerini adeta iyilik meleği olarak anlatır. Barthon’un anılarının
ilginç olan yanı ise Hristiyanlığı Müslümanlara yayma amacını es geçerek sadece
iyilik yapıldığını düşünmesidir. Anılarından anlaşılabileceği üzere Barthon bu
duruma inandırılmıştır. Bu
ABD’nin o dönemde bile yaptığı propaganda çalışmalarının sıra dışılığını gözler
önüne sermektedir.
Propaganda
bazen toplumu kışkırtıp harekete geçirmeye sevk ederken bazen de toplumu
bütünleştirerek meydan okumayan bir kitle oluşturmaya çalışır. Buna göre
propaganda, hazırlanış biçimi ve uygulanışına göre farklı türlere ayrılabilir.
Yapılan bir sınıflandırma propagandayı kaynağın bilinebilirliği ve sunduğu
bilginin doğruluğuna göre beyaz, gri, kara olarak üçe ayırmaktadır.
Beyaz Propaganda
Beyaz
propaganda “kaynağı belli olan, açık ve saydam bir şekilde gerçekleştirilen
propaganda türüdür.”(Ayhan, 2007: 64) Eğer propaganda doğru olmayan
bilgilerle yapılırsa beyaz propaganda olmaktan çıkar. Beyaz propagandanın en
belirgin özelliği bu olmakla birlikte kullanımında genellikle rakiplere karşı
yapılır. Rakip olarak belirlenen hedefin zayıf yönleri öne çıkartılarak kazanım
elde edilmeye çalışılır. Bu yöntemi genellikle politikacı ve siyasetçiler
uygular.
Beyaz propagandayı savaşın olmadığı
zamanlarda Amerika’nın Sesi ve Moskova Radyosu bolca kullanmışlardır.
Ülkemizden bir örnek verecek olursak özellikle seksenli yıllardan sonra TRT
kanalında yayınlanan Anadolu’dan Görün ve Perde Arkası gibi programlar beyaz
propagandaya örnek gösterilebilir. Bu programlar terör örgütünün çirkin yüzünü
ve güvenlik güçleri karşısında zor durumda kalışlarını örüntülemiş, devletin şefkatli
yüzünü yansıtmıştır. Bu programlar terör örgütünü oldukça rahatsız etmiştir.
Gri Propaganda
Gri
propaganda psikolojik savaş yöntemlerinin başında gelir. Haberin kaynağı
genelde belli değildir. Haberin iletildiği hedef kitlenin gelen mesajı doğruluk
ya da yanlışlık yönünden kanıtlama şansını olmaması propagandacının başarı
şansını artırır. Uydurma haber ve dedikodularla haberler yayılarak fesat
çıkarılmak istenir.
Türkiye’de
çok partili hayata geçişten sonra gri propaganda yayılmaya başlamıştır.
Siyasetin etik değerlerine uymayan gri propagandanın halen yapıldığı kolaylıkla
görülebilir. Dünyada gri propagandanın en bilinen örneği Körfez Savaşı
süresince Saddam aleyhinde propaganda yapan ve arkasında Amerika olan Irak
Halkının Sesi radyosudur. Bu radyo kendini haksızlığa karşı öfke duyan
muhaliflerin girişimi olarak tanıtmıştır.
Kara Propaganda
“Kara propaganda da kaynak bellidir, ne
var ki, propaganda başka kaynaktan yapılıyormuş gibi gösterilir.” (Tarhan’dan
Aktaran: Ayhan, 2007: 67) Gerçek dışı bilgilerle yalan söyleme, iftira
atma, karalama çalışmaları yapma gibi yöntemler kara propaganda da kullanılır.
Asılsız iddialar, amaca ulaşmak için kesintisiz olarak tekrarlanır. Bu noktada akıllara
Goebbels’in şu sözü gelmektedir: “Devlet muhalefeti susturmak için yalana
başvurabilir, yeter ki bu yalanı geniş çevrelerde uzun zaman tekrarlasın. Bir
süre sonra yalan gerçeğin yerini alır.”
Bir çok
amaç için kullanılan kara propagandanın yakın tarihimizdeki en bilinen örneği
6-7 Eylül olaylarıdır. Asılsız olan Atatürk’ün Selanik’te ki evine bomba atıldı
haberinin medyada yer alması sağlanmış, bunun sonucunda da İstanbul’da ki Rumların
evleri, dükkanları ve ibadethaneleri yağmalanmıştır. Olaylardan sonra binlerce
Rum İstanbul’dan göç etmek zorunda kalmıştır.
HALKLA İLİŞKİLER
Sosyal
bilimlerin hemen her dalında kullanılan insanlık tarihi kadar eskidir sözünü
halkla ilişkiler içinde söylersek yanlış olmaz. Yöneten ve yönetilen
farklılaşmasının ortaya çıktığı andan beri halkla ilişkilerin var olduğunu, bu
işin öncülerinden olan Edward Beynars şöyle tanımlar: “Halkla ilişkilerin
insanları bilgilendirmek, insanları ikna etme ve diğer insanlarla etkileşimde
bulunma olarak bilinen üç öğesi toplumlar kadar eskidir.”
Halkla ilişkiler kavramı “1802 yılında ilk
kez ABD başkanı Thomas tarafından daha sonra da avukat Porman Eaton tarafından
the Public Reletions and the Duides of the Legal Profession (Halkla İlişkiler
ve Yasal Meslek Sorumlulukları) isimli konferansta kullanılmıştır.” (Meulemees’ten
aktaran: Ayhan, 2007: 99) Kavramın kullanımından sonra gelişmesi hızlanmış özellikle
1900’lerden sonra bir meslek olarak ortaya çıkmıştır. Edward Beynars ve Ivy Lee
halkla ilişkilerin gelişimine en önemli katkıyı sağlayan bilim adamlarındandır.
Evy Lee bugün hala geçerliliğini koruyan ünlü ilkeler bildirisini
yayınlayarak halkla ilişkilerin ilkelerini ortaya koymaya çalışmıştır. Edward
Beynars ise konu ile ilgili yirmi sekiz kitap yazarak halkla ilişkilerin
büyümesini ve tanınmasını sağlamıştır.
Halkla
ilişkiler, kurumsal olarak ortaya çıktığı ilk dönemlerde propagandadan farkı
anlaşılamamıştır. Edward Beynars’ın 1920’li yıllarda kaleme aldığı “Propaganda”
isimli yapıtı bugün halkla ilişkilerle uğraşanların başucu kitabı olarak
nitelenmektedir. Bu durum halkla ilişkiler ve propagandanın ne kadar iç içe
olduğunu bizlere göstermektedir.
Türklerde bilinen ilk halkla ilişkiler
örnekleri halka mesaj vermek amacıyla yöneticiler tarafından yazılmış olan
Orhun Yazıtları’na kadar uzanmaktadır. Günümüz Türkiye’sinde ise halkla
ilişkiler 1920’de Atatürk’ün Anadolu Ajansı’nı kurarak reformları halka
tanıtmak istemesiyle başlamıştır. “1962 yılında hazırlanan Merkezi Hükümet
Teşkilatı Araştırma Projesi (MEHTAP) raporunda devlet kuruluşlarının her
kademesindeki çalışmalarda ve kararların alınmasında, halkla yakın temas
sağlanmasını zorunluluğuna vurgu yapılmakta olup Türk kamu yönetiminde çeşitli
kademelerdeki her kurumun kendi yapısına uygun biçimde halkla ilişkiler ve
dinleme teknikleri kurmasını önermektedir. (Summak, 2012: 5)
MEHTAP’la kamuda başlanan halkla ilişkiler çalışmaları özel sektörde
ancak 1970’li yıllarda
başlayabilmiştir. Türkiye’ye halkla ilişkilerin gelişi ve özel sektöre geçişi
Alaeddin Asna ve Betül Mardini gibi öncülerin çabaları ile olmuştur.
Rex
Harlov 1970’li yıllarda 470 halkla ilişkiler tanımı belirlemiş ve kapsayıcı ve
tanım da kendisi yapmıştır: “Halkla ilişkiler kuruluş ve hedef kitlesi arasında
karşılıklı iletişimi, anlayışı, kabulü ve iş birliğini kurma ve sürdürmeye yardım
eden bir yönetim işlevidir.” Uluslararası Halkla İlişkiler Derneği (IPRA) ise
halkla ilişkilerin “özel ya da kamu kurum ve kuruluşlarının ilişkide bulunduğu
kimselerin anlayış, sempati ve desteğini elde etmek için sürekli olarak yaptığı
faaliyetler” olarak tanımlamıştır. Özetle ifade etmek gerekirse halkla
ilişkiler içinde bulunduğu kurumu halka tanıtma ve halktan aldığı geri bildirim
doğrultusunda işletmeye yönlendirme faaliyetleridir.
Halkla
ilişkilerin temel amacı toplumda kurum ile ilgili olumlu bir imaj oluşturmaktır.
Bunu sağlayabilmek için kurumun ilişki içinde bulunduğu toplum analiz edilir.
Analiz sonucunda elde edilen verilere göre kurum plan ve politikalarına yön
verilir. Bu yön veriş toplumun kuruma güven duymasını sağlayacak şekilde
yapılır. Ayrıca halkla ilişkiler çalışanları tek seferlik değildir. Sürekli
başa dönüp tekrar edilmesi gerekir.
Halkla ilişkiler, reklam gibi doğrudan
olmasa bile dolaylı olarak işletmenin satışlarını artırmaya yönelik çalışır.
Siyasal olarak ise kamuoyunun kamu kurumlarına olan güvenin sağlanmasıyla yine
dolaylı yoldan oy toplaması amacı güder. Faaliyetlerin, organizasyonlar
hazırlayarak, kitle iletişim araçlarında yer alarak, afiş, broşür, billboard gibi görsel
materyaller hazırlayarak ve daha birçok şekilde gerçekleştirebilir.
Halkla
ilişkiler çalışmalarının tümü hedef kitleyi ikna etmek, inandırmak üzerine
kurulmuştur. İkna sürecinde dürüstlük temelinden şaşmak halkla ilişkilerin
mesleki etiklerine aykırıdır. Halkla ilişkiler uygulayıcıları içinde
bulundukları kurumu dışarıya olduğundan daha iyiymiş gibi değil, olduğu gibi
tanıtırlar. Ayrıca halkla ilişkilerin her çalışması iki yönde olmak
durumundadır. Olmaması yine mesleki etiklere aykırıdır. İki yönlü iletişim
sayesinde gönderilen mesajın anlaşılıp anlaşılmadığı ve oluşulan tepki
ölçülmeye çalışılır.
İşletmelerde
halkla ilişkiler birimi sosyal sorumluluk, mentorluk gibi çalışmaları
yürüterek, piyasada tutulmayı sağlar. Karşı karşıya kalınan kriz durumlarında
aktif rol oynayarak oluşturduğu politikalarla işletmenin gözden düşüşünü
engellemeye çalışırken, krizden sonraki dönemde toplumun güven duygusunu tekrar
kazanmaya yardımcı olur.
Anlatılanlardan
anlaşılabileceği üzere halkla ilişkiler, işletmeler, vakıflar, dernekler, sivil
toplum kuruluşları, örgütler, siyasi partiler gibi birçok kurum ve kuruluşta
uygulama alanına sahiptir. Bu gibi yerlerde uygulanan halkla ilişkiler
çalışmalarının temek amacı ve yöntemi “halkın bilgi ve gereksinimlerini
karşılayabilmek, onların tepkilerini öğrenerek kendi eylem ve işlemlerine yön
verebilmek” (Güllüoğlu, 2009: 509) olarak özetlenebilir.
HALKLA İLİŞKİLER VE
PROPAGANDA İLİŞKİSİ
Halka
ilişkiler ve propaganda birbiri ile sıkça karıştırılan ve karşılaştırılan iki
kavramdır. Bunun sebeplerinden biri daha önce bahsettiğimiz gibi Edward
Beynars’ın yazdığı halkla ilişkiler kitabının isminin Propaganda oluşudur.
Böylece bu iki disiplin birbiri ile öylesine iç içe geçmiştir ki halkla
ilişkileri propagandadan ayırmak için yüzlerce tanım yapılmıştır.
İyi bir
şekilde hazırlanan propaganda çalışmasını halkla ilişkilerden ayırt etmek
oldukça güçtür. Lobicilik faaliyetleri buna örnek teşkil eder niteliktedir.
Baskı ve çıkar gruplarının iktidarı etkileme çabaları lobicilik olarak
tanımlanır. Lobicilik haklı olunan bir konuda yasama ve yürütmeyi etkilemek
için kullanıldığı zaman halkla ilişkilerin işlevi olarak görülmektedir. Fakat
asılsız iddialar ve sahte belgelerle yapılan lobicilik faaliyetleri etik
değerlere bağlı kalınmadığından halkla ilişkilerden uzaklaşarak propagandaya
dönüşür. Bunun en bilinen örneği Ermeni Lobisi’dir. Ermeni Lobisi sözde
soykırım iddialarını başta ABD olmak üzere bütün dünyaya kabul ettirmek için
propaganda yöntemini kullanır. Doğru olmayan, eksik ya da yanlış bilgilerle
gerçekleştirdikleri bu propaganda çalışmalarını maalesef ki başarı ile devam
ettirmektedirler. Sözde soykırımla ilgili kaynak olarak gösterdikleri Mavi
Kitap’ın propaganda amacı ile yazıldığı resmen ilan edildiyse de bugün dünyada
19 ülke bu iddiaları kabul etmiş bulunmaktadır.
Bir
görüşe göre; toplumda egemen güç konumunda olan iktidarın varlığını
sürdürebilmek için yapmak zorunda olduğu ideoloji aşılama işlevini
totaliter rejimlerde propaganda, çoğulcu yapıya sahip ülkelerde ise yalnızca ad
değiştirerek halkla ilişkiler olarak yapılmalıdır. Bir başka görüşte halkla
ilişkilerin geniş bir uygulama alanına sahip olduğundan propagandayı da içine
alacak şekilde tanımlandığıdır. Bu görüş farklılıklarından dolayı bu iki
disiplin amaçları, çalışma biçimleri, kullandıkları yöntem ve teknikleri
açısından birbirleri ile karşılaştırılarak benzerliklerinin ve farklılıklarının
ortaya koyulması oldukça yararlı olacaktır.
Halkla İlişkiler ve
Propaganda Arasındaki Benzerlikler
Halkla
ilişkiler ilk zamanlarında ABD’de propagandanın kötü algısından dolayı,
propaganda yerine ortaya çıkmıştır. Bu sebepten ötürü halkla ilişkiler uzun
zaman olumsuz olarak değerlendirilmiş anca 1980’lerden sonra bu olumsuzlukları
kendinden uzaklaştırabilmiştir.
Halkla
ilişkiler ve propaganda bazı konularda benzerlikler gösterir. Her iki
disiplinde desteklerini almak amacıyla kendilerine hedef kitleler benimseler.
Benimsedikleri hedef kitlelere ulaşmak için aynı kitle iletişim araçlarından
yararlanırlar. Her iki kavramda faaliyetlerinin tamamını önceden hazırladıkları
bir program dahilinde yürütürler.
Stuart Ewen,
halkla ilişkiler ve propagandayı “aynı aileden ikizler olarak tanımlayarak bu
iki olguyu aynı kulvara yerleştirmiştir. Bunu halkla ilişkiler ve propaganda
arasındaki benzerliklerden destek alarak yapmıştır, bu benzerliklerden biri de
halkla ilişkiler uzmanlarını mesleki değerleri sebebiyle kitle iletişim
araçları önünde görünmez oluşudur. Yine propaganda uygulayıcıları da farklı
sebeplerden dolayı olsa da medyadan gizlenirler bu durum özellikle gri ve kara
propagandada görülür.
Halkla
ilişkiler ve propaganda kendilerine göre etkili mesajlar hazırlayabilmek için
hedef kitlelerini tanımak zorundadır. Tanınan hedef kitleye gönderilen mesajlar
her iki teknikte de ikna edici iletişim temeline dayanır. “Açıkçası çevreyi
etkilemek gibi bir amaç hem halkla ilişkilerde hem propagandada ortak amaçtır.
Halkla ilişkilerde çevreyi etkilemenin yöntemleri değişik olduğu gibi bu amaca
ek olarak örgütün belleğini genişletme ve halkın sorunlarının çözümünü
kolaylaştırmak gibi iki amaç daha bulunmaktadır.” (Okay ve Okay’dan Aktaran:
Güllüoğlu, 2009: 513) Buradan anlaşılabileceği gibi halkla ilişkiler ve
propagandanın birbirine benzeyen bazı yönleri vardır. Fakat iki olguyu
birbirinden ayıran farklar çok daha fazladır.
Halkla İlişkiler ve
Propaganda Arasındaki Farklar
Halkla ilişkiler içinde bulunduğu
topluluğun güvenini kazanmak için doğru olan bilgiyi çeşitli kanallar
vasıtasıyla halka iletir. Saydamlık ve dürüstlük ilkelerine bağlı kalır. Bu ilkeler kurumun
devamlılığı için önemlidir. Propaganda ise toplumun desteğini alabilmek için
adeta her yolu mubah sayar. Yalan haber ve bilgileri sürekli tekrarlayarak
insanların belleklerinde yer edinmesini sağlar.
Oluşturulan
iletilerden geri bildirim almak yapılan faaliyetlerin halkın istek ve
beklentilerine göre şekillendirilmesini sağlar. Propaganda bunu istemediğinden
tek yönlü olarak çalışır. Kullandığı kaba yöntemler ve geribildirim almaması
sebebiyle propaganda insanlar tarafından yalana denk bir kavram olarak
algılanır. Halkla ilişkiler ise bütün çalışmalarını iki yönlü iletişim esasına
göre kurmuştu. Geri bildirim olmazsa işlevini yitireceğinden sık sık kamuoyu
araştırmaları, medyanın izlenmesi gibi yöntemlerle bilgi toplamaya çalışır. Bu
değerlere bağlı olan halkla ilişkiler, insanların zihinlerinde saygın bir
meslek olarak yer edinmiştir.
Propaganda
kitle iletişim araçlarıyla hazırladığı mesajlara duygu dolu anlamlar yükler. Bu
yönüyle halkla ilişkilerden daha etkili olabilir. Halka ilişkiler ise bu
yöntemi fazla kullanmaz fakat kısa sürede sonuç almayı bekleyen propagandaya
göre, sürekli tekrarlanan halkla ilişkiler çalışanları uzun vadede halkla
ilişkilerin etkililiğini artırır.
Propaganda
insanların aklını çelmek, bağnazlaştırmak, adeta bir köle kitlesi yaratıp, bu
kitleye kendi ideolojilerini aşılamak için uğraşır. Aşılanan ideolojilerin
koşulsuz kabulünü ister. Halkla ilişkiler ise muhataplarını gerçek bilgi ve
belgelerle aydınlatarak, anlayış, güven ve sempati iklimi oluşturmaya çalışır.
Propaganda
insanları psikolojik olarak etkilemeye çalışır. Bunu yaparken hayvanlarda ve
insanlarda ortak olarak bulunan alt beyindeki ilkel güdüleri harekete geçirir.
“Hitlerci propaganda kan arılığını, öldürme ve yıkma konusunda en ilkel
güdüleri göklere çıkararak, hatta gamalı hac aracılığıyla, en eski güneş
söylemleriyle bağ kurarak köklerini kitlesel bilinçaltının en karanlık
bölgelerine doldurur.” (Domanach’ten Aktaran: Ayhan, 2007: 108) Halkla
ilişkiler seçme özgürlüğü ve doğruluk temelleri üzerine kurulduğundan
yargılamalara ve eleştirilere açıktır. “Propaganda başarılı olmak için karşı
tarafı küçük duruma düşürerek amacına ulaşmaya çalışırken halkla ilişkiler
herkesin kişiliğine saygı duyar.” (Ayhan,2007:108) Halkla ilişkiler
yaptığı çalışmalarda sadece insanlara özgü üst beyne hitap ederek iletilerin
akıl ve mantık süzgecinden geçirildikten sonra kabul edilmesini sağlamaya
çalışır.
Jean
Chamely halkla ilişkilerin propagandadan özgürlük reklamdan ise gerçeklik
yönünden ayrıldığını ifade eder. Propaganda güç kullanarak medyaya baskı ve
sansür uygular. Halkı rakibine karşı kışkırtmaya çalışır. Halkla ilişkiler ise
saydam ve denetlenebilir bir şekilde karşılıklı ilişkilerini geliştirmek için
uğraşır. Bu halkla ilişkilerin ahlaki ve etik kurallarına bağlı kalınmasıyla
mümkün olmaktadır.
Propagandanın
kullanım alanı sınırdır. Sadece bazı siyasal ve kurumsal yapılar propaganda
yönetimini kullanır. Halkla ilişkiler ise demokratik toplum kurallarına tamamen
uygun olduğundan bütün özel ve kamu kuruluşlarında, çeşitli örgütlerde ve daha
birçok yerde rahatlıkla uygulanabilir.
Özet
olarak ifade etmek gerekirse “özgün düşünceye, tartışmaya ve iki yönlü
iletişime yer vermeyen propagandanın halkla ilişkilerle benzerlik taşımadığı,
halkla ilişkilerin tersine iyi niyet, hoşgörü, -yapıcılık, özgürlük ve
dürüstlük anlamı taşıyan eylemler bütünü olduğu bir gerçektir.” (Sumak,
2012: 15) Ayrıca “propaganda halkla ilişkileri bir araç olarak görürken,
halkla ilişkiler propaganda çalışmalarını etik bulmamaktadır. Propaganda
duygulara hitap ettiği için modern bir halkla ilişkiler anlayışı ile
bağdaştırılmamaktadır.” (Mete’den Aktaran: Karakoç, 2006: 94) Halkla
ilişkiler iki yönlüdür. Doğru bilgiyi ve gerçekleri açıklamaya çalışır.
Yanıltıcı veya yıkıcı değildir. Çalışmalarını başkalarının haklarını gözeterek
sürdürür. Propaganda ise tek yönlü, abartılı, dogmatik ve otoriterdir.
Yanıltıcı bir faaliyettir. Gerekirse zor kullanabilir. Çoklu tekrar yoluyla
ikna etmeye çalışır. Buna göre “propagandayı ayakkabısı, çorabı, mendili ile
siyahlara bürünmüş bir kişi olarak tanımlarsak, halkla ilişkileri beyazlar
içinde resmetmemiz gerekir.” (Çöllü, 2017: 5)
Sonuç
Sonuç
olarak propaganda, kitlelere çeşitli araçlarla etik değerler olmaksızın
ideoloji aşılaması yaparak belirli konularda iknayı sağlamak için genelde ülke
yöneticilerinin kullandığı, halkla ilişkiler ise farklı iletişim araçları ile
meslek etiklerine bağlı kalarak toplumun güven ve sempatisini kazanmak için
genelde işletme yöneticilerinin kullandığı bir iletişim bilimidir.
Halkla ilişkiler ve propaganda birbirinden
ilkeleri, amaçları, çalışma biçimleri, kullandıkları yöntem ve teknikler
açısından büyük oranda ayrışmaktadır. Kamuoyu oluşturmak için kullanılan kitle iletişim araçlarının
aynı olması gibi küçük benzerlikler bu ayrımın olmasını engellememektedir. Bu
iki kavramın bugüne dek birbiri ile karıştırılmasının nedeni benzer amaçlar
için ortaya çıkmış olmasıdır. Ayrıca halkla ilişkiler adı altında yapılan
propaganda çalışmaları bu iki disiplinin çok benzer olduğu düşüncesini ortaya
çıkarmıştır. Bundan sonra yapılacak olan çalışmalarla halkla ilişkiler ve
propaganda arasındaki farkların net bir şekilde belirlenmesi gerekmektedir.
Oluşan bu anlam kargaşasının önlenmesi halkla ilişkilere gösterilen saygının
artmasıyla sonuçlanacaktır.
KAYNAKÇA
·
Ayhan Ahmet,
Propaganda Nedir, LiteraTürk Yayıncılık, 2007
·
Barthon James L.,
Türkiye’de Gündoğumu, Yeditepe Yayınevi, 2008,
Çeviri: Zekeriya Başkal
·
Çöllü Ersan Fazıl,
Tanıtım Bilgisi, Basılmamış Ders Notu, 2017
·
Güllüoğlu Özlem,
Selçuk Üniversitesi Sosyal Bilimler MYO Dergisi, Halkla İlişkiler ve Propaganda
Üzerine Kurumsal Bir Değerlendirme, 2009, 12: 1-2
·
Işık Metin, Kitle
İletişim Teorilerine Giriş, Eğitim Yayınevi, 2014
·
Karakoç Süleyman,
İstanbul Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, Propagandanın Halkla
İlişkiler ve Reklama Göre Yapı, İşleyiş Açısından Farklılıkları, 2006, 27
·
Kuruoğlu Huriye,
Propaganda ve Özgürlük Aracı Olan Radyo, Nobel Yayınevi, 2006
·
Sumak M. Erhan,
Halkla İlişkiler Yönetimi, Selçuk Üniversitesi Teknik Bilimler MYO Yayınevi,
2012
·
Terence H. Qualter,
Propaganda and Psychological Warface, 2011 (Bir Bölümü) Çeviri: Ünal Oksay
·
www.prakdeniz.com
·
www.halklailişkiler.com.tr
Yorumlar
Yorum Gönder